Doç. Diyetisyen Muazzez Garipaðaoðlu,
Diyetisyen Kübra Esin. Ýstanbul Üniversitesi Çocuk Saðlýðý Enstitüsü.
Giriþ
Beslenme, büyüme ve geliþmenin saðlanmasýnda, hastalýklardan korunmada, yaþlanma
sürecinin yavaþlatýlmasýnda, ruhsal durumda, fiziksel ve zihinsel fonksiyonlarda
ve immün sistemin düzenlenmesinde anahtar rol oynar (1).
Ýmmün sistem diðer adýyla baðýþýklýk sistemi, vücudun doðal savunma sistemidir.
Hücreler, dokular ve organlardan oluþan karmaþýk bir yapýdýr. Vücudu bakteriler,
virüsler, parazitler, funguslar gibi saldýrganlara karþý korur. Ýmmün sistem
vücudu öncelikle deri, mide asiti, mukus, öksürük refleksi, gözyaþýndaki
enzimler ve ter gibi bariyerlerle korur. Bariyerlerde herhangi bir þekilde hata
olursa, immün sistem vücuda girmek isteyen yabancýlara saldýran, tahrip eden
beyaz kan hücrelerini, kan proteinlerini ve antikorlarý, interferon gibi bazý
kimyasallarý üretir. Ýmmün sistem vücudun kendi yapýsýna yabancý olan maddeleri
(antijenleri) tanýyabilme ve onlarla baþedebilme özelliðine sahiptir. Uygun
çalýþtýðýnda nezleden kansere kadar deðiþen tüm saðlýk sorunlarýný önler
(2,3,4).
Þekil 1de görüleceði üzere genetik, yaþ, cinsiyet, beslenme durumu, sigara içme
alýþkanlýðý, fiziksel aktivite düzeyi, alkol tüketimi, stres, hormonlar,
enfeksiyon, aþý öyküsü gibi pek çok faktör immün sistemi etkiler. Bu faktörler
arasýnda immün sistemi güçlendiren en önemli belirleyici beslenmedir (5).

Þekil-1 : Ýmmün sistemi etkileyen faktörler
Beslenme ile immün sistem ve enfeksiyonlar arasýnda doðru bir iliþki
bulunmaktadýr. Saðlýklý beslenme, immün cevabýn geliþtirilmesi ve
enfeksiyonlardan korunma için esastýr. Saðlýklý bir beslenme alýþkanlýðý, immün
cevabý optimize etmekle kalmayýp, viral patojeniteyi artýran viral mutasyonlarý
da etkilemektedir. Buna karþýn yetersiz beslenme, immün sistemi bozmakta,
fonksiyonlarýný baskýlamakta ve enfeksiyon riskini artýrmaktadýr. Yetersiz
beslenmenin immün cevap ve konak savunmasýna etkisi, yetersizliðin süresine ve
derecesine baðlýdýr (6,7,8).
Malnütrisyon tüm dünyada en yaygýn immün yetersizlik nedenidir. Özellikle
bebekleri, çocuklarý, adolesanlarý ve yaþlýlarý etkiler. Malnutrisyon,
enfeksiyonlara karþý duyarlýlýðý artýrýr. Enfeksiyonlar da malnutrisyona neden
olur. Önlem alýnmadýðýnda, bu durum, kýsýr döngüye dönüþebilir (9,10).
Malnütrisyon olmaksýzýn yapýlan kronik enerji sýnýrlamasý da immün cevabý
olumsuz etkilemektedir. Kronik enerji sýnýrlamasýnýn, insanlarda influenza
enfeksiyonunun þiddetini, farelerde ise mortaliteyi artýrdýðý gösterilmiþtir.
Ölüm nedeninin, enfeksiyon sýrasýnda artan enerji ve pek çok besin ögesinin
karþýlanamamasýna baðlý olduðu bildirilmiþtir (11,12).
Malnütrisyon kadar aþýrý beslenme ve obesite de immüniteyi düþürebilmektedir.
Obes bireylerde enfeksiyon sýklýðýnýn daha yüksek, antikor yanýtýnýn daha düþük
olduðu belirtilmektedir (13,14). Wiwanitkit ve arkadaþlarý tarafýndan Taylandda
yapýlan bir çalýþmada, H1N1 virüsü ile hastaneye baþvuran 8000 kiþiden 65inin
öldüðü, ölenlerden 9 (%14)unun morbit obes (100-150kg) olduðu ve ölüm nedenleri
arasýnda obesitenin ilk sýralarda yer aldýðý gösterilmiþtir (14).
Þekil 2de immün sistemi etkileyen bazý besin ögeleri, besin bileþenleri ve
besinler görülmektedir.

Þekil-2: Ýmmün sistemi etkileyen bazý besin ögeleri, besin bileþenleri ve
besinler
Ýmmün sistem ve besin ögeleri
Organizmanýn karbonhidratlar, proteinler, yaðlar, vitaminlar, mineraller ve su
olarak gruplandýrýlan 50ye yakýn türde besin ögesine gereksinimi vardýr. Farklý
görevleri nedeniyle organizmanýn iþleyiþi için vazgeçilmez olan bu besin
ögelerinin, immün sistem üzerine etkileri de doðal olarak farklýdýr. Bazý besin
ögeleri, immün sistem hücrelerinin yapýmý için gerekli ön maddeler iken; bazý
besin ögelerinin immun sistem hücrelerinin yapýmýný uyardýðý ya da inflamatuar
yanýtta görev aldýðý, antioksidan özellikleri olan diðer bazý besin öðelerinin
ise immun sistem fonksiyonlarýný olumlu etkilediði bilinmektedir. (1).
1)Antioksidan vitaminler
a) A vitaminikarotenoidler
A vitamini, immün sistemi düzenleyen ve inflamasyonu önleyen önemli bir ajandýr.
Bu özelliði nedeniyle doðal ve kazanýlmýþ immün sistem fonksiyonlarý için
esansiyeldir (15, 16). Yetersizliðinde, nötrofil, makrofaj ve doðal öldürücü
hücre fonksiyonlarý azalmakta, enfeksiyonlarla zarar gören mukozal duvarlar
yenilenememekte ve immün cevap zayýflamaktadýr. A vitamini ayrýca T ve B
hücrelerinin geliþiminde de rol oynamaktadýr (17).
A vitamini hayvansal dokularda retinoidler, bitkisel dokularda karotenoidler
þeklinde bulunur. Vitamininin antioksidan özelliðini, provitamin olan
karotenoidler gösterir. Renkli sebze ve meyveler, özellikle ýspanak, pazý, roka,
maydonoz, nane gibi koyu yeþil yapraklý sebzeler, havuç, kayýsý, turunçgiller,
böðürtlen, ahududu, kýzýlcýk, kýrmýzý lahana, kýrmýzý biber, kýrmýzý pancar,
brokoli, domates, siyah üzüm karotenoidlerden zengin sebze ve meyvelerdir .
b) E vitamini
En önemli antioksidan vitaminlerden biridir. Hücre zarýný koruyucudur, kanser ve
enfeksiyon oluþum riskini azaltýr. E vitamini yetersizliðinde lenfositlerin ve
lökositlerin aktivitesi bozulur, doðal öldürücü hücre aktivitesi, nötrofillerin
fagositik etkisi azalýr böylece enfeksiyonlara yakalanma riski artar. E
vitamini, immün fonksiyonlarýn artýrýlmasýnda ya da iyileþtirilmesinde, günlük
önerilen dozlarýn üstünde alýnmasý uygun görülen birkaç besin ögesinden biridir
(5,18).
Kuru yemiþler (fýndýk, ceviz, badem vb.), kepeði ayrýlmamýþ tam tahýl ürünleri
(buðday, yulaf, çavdar ve bunlardan yapýlan ekmek, makarna, eriþte, vb.), yeþil
yapraklý sebzeler, kuru baklagiller (kurufasulye, mercimek, nohut, barbunya) ve
bitkisel yaðlar E vitamininin zengin kaynaklarýdýr. Et, yumurta ve balýkta da
bir miktar bulunur. Tahýl tanelerinin embriyosu E vitamininden zengindir. Ancak
iþlenme sýrasýnda, büyük ölçüde kayba uðrar.
c) C vitamini
C vitamini önemli antioksidan vitaminlerden bir diðeridir. En güçlü etkisini
viral enfeksiyonlar üzerinde gösterir. Yetersizliðinde fagozit hücrelerin
fonksiyonlarý bozulur, enfeksiyonlara yanýt azalýr ve özellikle üst solunum yolu
enfeksiyonlarýna yakalanma sýklýðý artar. Enfeksiyonlar serum vitamin C düzeyini
düþürür, buna baðlý olarak lökositlerin makrofaj aktivitesi azalýr ve
baktersidal komplement aktivitesi düþer (18).
C vitamininin soðuk algýnlýðýný önlediði ya da seyrini hafiflettiðine iliþkin
bilgiler tartýþmalýdýr.Bununla beraber bazý çalýþmalarda yüksek doz (1 gram) C
vitamininin sporcular, askerler gibi bazý özel gruplarda ve stresli kiþilerde
soðuk algýnlýðýný önlediði, semptomlarýný hafiflettiði ve süresini azalttýðý
belirtilmiþtir (19,20,21,22).
Limon, portakal, mandalina, greyfurt gibi turunçgiller, çilek, böðürtlen,
kuþburnu, domates, lahana, patates, sivri biber ile ýspanak, marul, asma
yapraðý, maydonoz gibi yeþil yapraklý sebzeler C vitamininin zengin
kaynaklarýdýr.
2) D vitamini
D vitaminin böbreklerde aktif hale gelmiþ formu olan 1,25 dihidroksi vitamin D3,
güçlü bir immün sistem düzenleyicisidir (23,24). Vücutta hücre farklýlaþmasýnda
ve çoðalmasýnda rol oynar. Ýmmun sistemin bir çok hücresi, D vitamini
reseptörleri ile taþýnýr. Monositlerin makrofajlara dönüþümünü artýrarak doðal
baðýþýklýðý olumlu yönde etkiler. Bu nedenle immün cevabýn iyileþtirilmesi ve
güçlendirilmesi için D vitamini esansiyeldir (6).Plazma vitamin D düzeyinin
düþük olmasý, grip ve soðuk algýnlýðýna yakalanma riskini artýrmaktadýr (25).
Besinlerde çok az bulunan D vitamini, ancak güneþ ýþýnlarýnýn cilde yansýmasý
ile vücuda alýnýr. Bu nedenle güneþlenmeye özen gösterilmelidir. Aksi halde D
vitamini desteði gerekebilir.
3) Demir
Demir eksikliði, tüm dünyada en sýk görülen beslenme sorunlarýndan biridir (26).
Demir eksikliði durumunda, hümöral immünite zayýflar, B lenfosit fonksiyonlarý,
T lenfosit cevabý, fagositer hücrelerin öldürme gücü ve doðal öldürücü
hücrelerinin interferon üretimi azalýr. Bunlarýn sonucunda immün sistem olumsuz
etkilenir ve enfeksiyonlara eðilim artar (27).
Demir eksikliði ile enfeksiyonlar arasýnda kýsýr bir döngü bulunmaktadýr. Demir
eksikliði enfeksiyonlarýn sýklýðýný artýrýrken; enfeksiyonlar da demir
depolarýný azaltarak, özellikle bebekler ve küçük çocuklarda demir eksikliðine
neden olabilmektedir (28).
Sakatatlar, kýrmýzý et, tavuk, balýk, yumurta, yeþil yapraklý sebzeler, kuru
baklagiller, kuru yemiþler, kuru meyveler ve pekmez demirden zengin besinlerdir.
Hayvansal besinlerde, özellikle kýrmýzý ette bulunan hem demirin (Fe+++)
emilimi, bitkisel besinlerde bulunan hem olmayan demire (Fe++) göre yüksektir.
4) Çinko
Çinko vücutta 200den fazla enzimin yapýsýnda bulunur. Enerji metabolizmasý,
hücre bölünmesi ve immün sistem için çinko esansiyel bir mineraldir. Ýmmün
sistem, hücresel fonksiyonlarýnýn devamý için çok sayýda çinko içeren enzime
ihtiyaç duyar. Çinko yetersizliðinde immün sistem hücrelerinin fonksiyonlarý
baskýlanýr. Ýshal, zatüre, sýtma gibi enfeksiyon hastalýklarýnýn riski artar
(29).
Çinko desteði, bebeklik ve çocukluk yýllarýnda akut enfeksiyöz hastalýklara
baðlý morbidite ve mortaliteyi anlamlý olarak azaltmakta, iyileþme süresini
kýsaltmaktadýr (30). Ýn vivo çalýþmalarda, yeterli çinko alýmýnýn, bozulmuþ
immün cevabý düzeltmede ve enfeksiyon insidansýný azaltmada önemli rol oynadýðý
bildirilmektedir (31).
Buðday embriyosu çinkonun en zengin kaynaðýdýr. Sakatatlar, kýrmýzý et, peynir,
kepeði ayrýlmamýþ tam tahýl ürünleri, bulgur, kuru yemiþler ve kuru baklagiller
çinkodan zengin besinlerdir.
5) Selenyum
Selenyum saðlýklý bir organizma ve güçlü bir immün sistem için esansiyel besin
ögelerinden biridir. Yetersizliðinde T hücrelerinin sayýsý azalmakta ve
lenfositlerin proliferasyonu ve fonksiyonlarý bozulmaktadýr (32,33).
Fareler üzerinde yapýlan çalýþmalarda, selenyum yetersizliðinde inflamasyon
þiddetinin arttýðý ve influenza virüsünün mutasyona uðrayarak, daha tehlikeli
bir genoma sahip olduðu bildirilmektedir (34,35).
Selenyumun en iyi kaynaklarý proteinden zengin besinlerdir, bunlar arasýnda et
ve deniz ürünleri ilk sýrayý alýr. Sarýmsak ve mantar bitkisel kaynaklar içinde
en fazla selenyum içeren besinlerdir.
6) Omega-3 yað asitleri
Ýmmün ve inflamatuar hücrelerin omega-6 yað asitlerinden (araþidonik asitten)
zengin olduklarý, bu nedenle inflamasyonu uyaran ajanlarýn üretimini
artýrdýklarý, immun sistemin bakterilerle mücadele ve eliminasyon kapasitesini
inhibe ettikleri bilinmektedir. Omaga-3 yað asitlerinin (Ekozapentaenoik asit=EPA,
Dokozahekzaenoik asit=DHA) ise antiinflamatuar ajanlar olarak görev yaptýklarý
ve omaga-6 yað asitlerinin bu olumsuz özelliklerini azalttýklarý, trombojenik ve
inflamatuar cevabý baskýladýklarý belirtilmektedir (36).
Okul çocuklarý üzerinde yapýlan güncel bir çalýþmada, omega-3 yað asitlerinin,
plazma sitokinlerini seçici olarak etkiledikleri ve enfeksiyon hastalýklarýný
azalttýklarý gösterilmiþtir (37). Omega-3 yað asitlerinin, hücre duvarýný
saðlamlaþtýrdýklarý, immün sistemi güçlendirdikleri ve böylece organizmanýn
baþta kalp hastalýklarý olmak üzere pek çok hastalýða karþý direnç kazanmasýna
yardýmcý olduklarý bildirilmiþtir (38).
Omega-3 yað asitlerinin en önemli kaynaðý balýktýr. Balýk etinin yað içeriði,
balýðýn türüne, beslenme özelliðine ve yaþadýðý suyun tuz oranýna göre
deðiþikenlik gösterir. Soðuk ve derin sularda yaþayan somon, tuna, uskumru,
sardalya vb balýklarýn omega-3 içerikleri, diðer balýk türlerine göre yüksektir
(39).
Omega-3 yað asitlerinin saðlýk üzerine olan yararlarý göz önüne alýnarak, günlük
beslenme ile 120-180 g (4-6 köfte kadar) civarýnda balýk tüketimi, bunun
saðlanamadýðý durumlarda ise 500-1000mg/gün omega-3 yað asiti (EPA ve DHA)
desteði önerilmektedir (38,39).
7) Fermente süt ürünleri-Probiyotikler
Probiyotik sözcüðü yaþam için anlamý taþýr (40). Probiyotikler barsaklarda
patojen mikroorganizmalarýn çoðalmasýný baskýlayarak konakçýnýn saðlýðýný olumlu
yönde etkileyen canlý mikroorganizmalardýr (41). Güçlü immünmodülatör ajanlar
olarak da tanýmlanýrlar. Probiyotiklerin ayrýca, enterik enfeksiyonlara karþý
korumada, atopinin ve immünoenflamatuar hastalýklarýn önlenmesinde,
semptomlarýnýn hafifletilmesinde, laktoz intoleransý belirtilerinin
azaltýlmasýnda, kan kolesterol düzeylerinin düþürülmesinde, bazý kanser
çeþitlerinin önlenmesinde önemli rol aldýklarý belirtilmektedir (42).
Probiyotik ajanlarýn nezle, grip gibi solunum yolu enfeksiyonlarýnýn oluþumunu
engelleyemedikleri, buna karþýn süresini 2 gün kýsalttýklarý ve seyrini ya da
semptomlarýný hafiflettikleri bildirilmektedir (43).
Fermente edilen ve canlý laktik asit bakterileri içeren ilk besin yoðurttur.
Yoðurt, Lactobacillus delbrueckii subsp.bulgaricus ve Streptococcus thermophilus
bakterilerinin laktik asit fermentasyonu ile meydana gelen koagüle üründür (44,
45).
Probiyotik özellik gösteren bir diðer fermente süt ürünü kefirdir.
Fermentasyonda spesifik olarak Lactobacillus kefiri, Leuconostoc, Lactococcus ve
Acetobacter cinslerinin deðiþik suþlarý ile laktozu fermente eden mayalarý (torula)
içeren starter kültürler ya da kefir taneleri kullanýlýr (44).
Probiyotikler tüketildikleri sürece barsakta etkinlik gösterirler, tüketimleri
kesildiðinde, barsak mikroflorasý hýzla deðiþir ve eski kompozisyonuna döner.
Probiyotiklerin etkinlik süresi 3-6 gündür. Bu nedenle barsak mikroflorasýnýn
olumlu yapýlanabilmesi için PREBÝYOTÝKLERden yararlanýlmaktadýr.
8) Prebiyotikler
Prebiyotikler, mide ve pankreas enzimlerine dirençli, kolonda fermente olarak
sýnýrlý sayýdaki mikroorganizmanýn çoðalmasýný ya da aktivitesini seçici olarak
uyaran ve bu yolla konaðýn saðlýðýný olumlu yönde etkileyen, lif yapýsýnda besin
bileþenleridir (46,47).
Prebiyotikler inülin, frukto-oligosakkaritler ve galakto-oligosakkaritler gibi
kýsa zincirli karbohidratlardýr. Kolondaki bakteriler için substrat görevi
görürler. Prebiyotiklerin en belirgin yararlý etkileri, kolonik mikroflorada
laktobasiller ve bifidobakterilerin çoðalmasýný seçici olarak uyarmalarýdýr.
Prebiyotiklerin kalýn baðýrsaklarda fermentasyonu ile laktat, kýsa zincirli yað
asitleri, hidrojen gazý, CO2 ve metan açýða çýkar. Barsak Phsýnda önemli
düþmeler olur. Bunun sonucunda potansiyel zararlý etkileri olan
mikroorganizmalar inhibe olur, kalsiyum, magnezyum, demir ve çinko gibi
minerallerin emilimi artar (42).
Frukto-oligosakkaritler bitkilerin çoðunda bulunmakla birlikte, en çok soðan,
sarmýsak, pýrasa, enginar, yer elmasý, muz ve hindiba otunda,
galaktooligosakkaritler ise en çok kuru baklagillerde bulunur.
9) Çay
Dünya nüfusunun üçte ikisinin tükettið, sudan sonra en önemli içecek olan ve
organizmayý birçok yönden etkileyen çay, pek çok aktif öge içermektedir. Yeþil
ve siyah çayda etkin olan polifenoller, epigallokateþin gallat bileþenleridir.
Çayda bulunan ve bazý dýrumlarda E, özellikle C vitamininden çok daha güçlü (20
kez) antioksidan özellik gösteren polifenollerin, hücreleri serbest radikal
hasarýndan koruduklarý belirtilmektedir (48).
Siyah çaya göre 3-10 kat daha fazla kateþin içeren yeþil çayýn, daha güçlü
antioksidan özellik gösterdiði bildirilmektedir.
Çayda bulunan bazý aktif ögelerin influenza virüsünün çoðalmasýný, etkinliðini
ve öldürücü etkisini engelledikleri ileri sürülmektedir. (49, 50).
10) Sývý alýmý
Yaþ, cins, iklim vb faktörlerden etkilenmekle birlikte, yetiþkin bir kiþinin
günlük sývý gereksinimi 2-3 litredir. Enfeksiyon hastalýklarýnda ateþ, kusma ve
ishal nedeniyle artan sývý kaybýnýn karþýlanmasý ve katabolik ürünlerin ve
toksinlerin vücuttan temizlenmesi için günde ortalama 3-4 litre sývý tüketimi
önerilmektedir (1).
Sývý alýmýnýn doðal olarak en iyi kaynaðý sudur. Bununla beraber hem saðlýk
açýsýndan hem de zevk almak açýsýndan su, soda, meyve sularý, süt, ayran, kefir,
yeþil-siyah çay, ýhlamur, adaçayý nane, papatya gibi bitki çaylarý, kahve,
limonata, komposto, çorba gibi farklý türden sývýlar da tüketilebilir.
Sonuç
Vücudun doðal savunma sistemi olan immün sistem, uygun çalýþtýðýnda nezleden
kansere kadar pek çok hastaðý önler, hastalýklarýn seyrini iyileþtirir, süresini
kýsaltýr. Saðlýklý ve güçlü bir immün sistem için farklý türden ve yeterli
miktarda besinlerin tüketildiði bir beslenme alýþkanlýðý esastýr. Çünkü saðlýklý
ve güçlü bir immün sistem için bir ilaç, bir vitamin ya da bir besin takviyesi
yoktur. Saðlýklý beslenme alýþkanlýðýna ilave olarak, yürüyüþ yapmak, yeterli ve
kaliteli uyumak, stresten uzak durmak ya da baþa çýkabilmeyi bilmek þeklinde
tanýmlanan saðlýklý bir yaþam biçimi, immün sistemin iyileþmesine, güçlenmesine
yardýmcý olur.
KAYNAKLAR
1.Baysal A. Beslenme. HatipoðluYayýnevi, 11. Baský, Ankara, 2004.
2. Bhaskaram P. Micronutrient malnutrition, infection, and immunity: an overview.
Nutrition Review 2002; 60: 40-45.
3. Keusch GT. The history of nutrition:malnutrition, infection and immunity.
Journal of Nutrition 2003; 133: 336-340.
4. Hofmery AS. An Interpretative Introduction to the Immune System. Oxford
University Press, 2000.
5. Calder PC, Kew S. The immune system: a target for functional foods?. British
Journal of Nutrition 2002; 88: 165-176.
6. Wintergerst ES, Maggini S, Horning DH. Contribution of Selected Vitamins and
Trace Elements to Immune Function. Annals of Nutrition and Metabolism 2007; 51:
301-323.
7. Beck MA. Antioxidants and viral infections: host immune response and viral
pathogenicity. Journal of American College Nutrition 2001; 20: 384-388.
8. Beck MA, Handy J, Levander OA. Host nutritional status: the neglected
virulence factor. Trends in Microbiology 2004; 12: 417-423.
9. Katona P, Katona J The Interaction between Nutrition and Infection. Clinical
Infectious Diseases 2008; 46: 1582-1588.
10. Macallan D. Malnutrition and infection. Medicine 2005; 33: 14-16.
11. Ritz BW, Gardner EM. Malnutrition and Energy Restriction Differentially
Affect Viral Immunity. Journal of Nutrition 2006; 136: 1141-1144.
12. Ritz BW ve ark. Energy Restriction Impairs Natural Killer Cell Function and
Increases the Severity of Influenza Infection in Young Adult Male C57BL/6
Mice1,2. Journal of Nutrition 2008; 38: 2269-2275.
13. Marcos A, Nova E, Montero A. Changes in the immune system are conditioned by
European Journal of Clinical Nutrition 2003; 57: 66-69.
14. Wiwanitkit V. Obesity and swine flu: An observation. Obesity Research &
Clinical Practice 2009.
15. Rumore MM. Vitamin A as an immunomodulating agent. Clinical Pharmacy 1993;
12: 506-514.
16. Reifen R. Vitamin A as an anti-inflammatory agent. Proceedings of the
Nutrition Society 2002; 61: 397-400.
17. Stephensen CB. Vitamin A, infection, and immune function. Annual Review of
Nutrition 2001; 21: 167-192.
18. Samur G. Enfeksiyon Hastalýklarýnda Çocuk Beslenmesi. Klinik Çocuk Forumu
2006; 6: 18-21.
19.Hickey S, Roberts H. Ascorbate: The science of vitamin C. Lulu Press, 2004.
20. Gorton HC, Jarvis K. The effectiveness of vitamin C in preventing and
relieving the symptoms of virus-induced respiratory infections. Journal of
Manipulative and Physiological Therapeutics 1999; 22: 530-533.
21.Van Straten M, Josling P. Preventing the common cold with a vitamin C
supplement: a double-blind, placebo-controlled survey. Advances in Therapy 2002;
19: 151-159.
22.Douglas RM, Hemila H, D'Souza R, Chalker EB, Treacy B. Vitamin C for
preventing and treating the common cold. Cochrane Database Systematic Review,
2004.
23. Cantorna MT ve ark. Vitamin D status, 1,25-dihydroxyvitamin D3, and the
immune system. American Journal of Clinical Nutrition 2004; 80: 1717-1720.
24. Akdeniz Ö. Vitamin D ve Ýmmün Sistem. Turkiye Klinikleri 2008; 28: 198-205.
25.Ginde AA, Mansbach JM, Camargo CA. Association between serum 25-hydroxyvitamin
D level and upper respiratory tract infection in the Third National Health and
Nutrition Examination Survey. Archives of Internal Medicine 2009; 169: 384-390.
26. Berger J ve ark. Effect of daily iron supplementation on iron status, cell-mediated
immunity, and incidence of infections in 6-36 month old Togoles children.
European Journal of Clinical Nutrition 2000; 54: 29-35.
27. Stephen J. OppenheimerJ. Iron and Its Relation to Immunity and Infectious
Disease1,2 . Nutrition 2001; 131: 616-635.
28. Soyano A, Gomez M. Role of iron in immunity and its relation with infections.
Archivos Latinoamericanos de Nutricion 1999; 49: 40-46.
29. Haase H. ve ark. Zinc supplementation for the treatment or prevention of
disease: Current status and future perspective. Experimental Gerontology 2008;
43: 394-408.
30. Ibs KH, Rink LC. Zinc-altered immune function. Journal of Nutrition 2003;
133: 1452-1456.
31. Chandra RK.Effects of vitamin and trace-element supplementation on immune
responses and infections in the elderly. Lancet 1992; 340: 11241137.
32. Li W, Beck MA. Selenium Deficiency Induced an Altered Immune Response and
Increased Survival Following Influenza A/Puerto Rico/8/34 Infection.
Experimental Biology and Medicine 2007; 232: 412419.
33.Arthur JR, McKenzie RC, Beckett GJ.Selenium in the Immune System 1 ,2 .
Journal of Nutrition 2003; 133: 1457-1459.
34.Beck MA. Selenium deficiency increases the pathology of an influenza virus
infection . FASEBJ Journal 2001; 15: 1481-1483.
35.Nelson HK, Shi Q, Van Dael P, Schiffrin EJ, Blum S, Barclay D, Levander OA,
Beck MA. Host nutritional selenium status as a driving force for influenza virus
mutations. FASEBJ Journal 2001; 15: 1846-1848.
36. Asal GT, Tezcan Ý. Omaga-3 yað asitleri ve immün sistem. Katký Pediatri
Dergisi 2006; 1: 72-77.
37. Fish oil n-3 Polyunsaturated Fatty Acids Selectively Affect Plasma Cytokines
and Decrease Illness in Thai Schoolchildren: A Randomized, Double-Blind, Placebo-Controlled
Intervention Trial. The Journal of Pediatrics 2009; 154: 391-395.
38. Stone JN. Fish consumption, fish oil, lipids and coronery hearty disease.
American Heart Association 1996; 94: 2337-2340.
39. Besler TH. Balýk Tüketimi ve Saðlýk Etkileþimi, 2004.
40.Schrezenmeir J, De Vrese M. Probiotics,prebiotics and synbiotics-approaching
a definiation. American Journal of Clinical Nutrition 2001; 73: 361-364.
41. Espinoza RY, Navarro YG.Non-dairy probiotic products. Food Microbiology
2010; 27: 1-11.
42. Coþkun T. Fonksiyonel Besinlerin Saðlýðýmýz Üzerine Etkileri. Çocuk Saðlýðý
ve Hastalýklarý Dergisi 2005; 48: 69-84.
43. Baron M. A patented strain of Bacillus coagulans increased immune response
to viral challenge. Postgraduate Medicine 2009; 121: 114-118.
44. Türk Gýda Kodeksi ,Fermente Süt ürünleri Tebliði, 2009.
45. Garipaðaoðlu M. Probiyotikler. Çocuk Dergisi 2002; 2: 121-127.
46. Yýlmaz M. Prebiyotik ve Probiyotikler. Güncel Pediatri 2004; 2: 142-145.
47.Lomax AR, Calder PC. Prebiotics, immune function, infection and inflammation:
a review of the evidence. British Journal of Nutrition 2009; 101: 633-658.
48. Çelik F. Çay (camellia Sinensis); Içeriði, Saðlýk Üzerindeki Koruyucu Etkisi
Ve Önerilen Tüketimi. Turkiye Klinikleri 2006; 26: 642-648.
49.Nakayama M. ve ark. Inhibition of the infectivity of influenza virus by tea
polyphenols. Antiviral Research 1993; 21: 289-299.
50. Song JM. ve ark. Antiviral effect of catechins in green tea on influenza
virus. Antiviral Research 2005; 68: 6674
Bu yazý